1 Mayıs 2012 Salı

euroleague ödül töreni #2 en iyi giriş yapan eleman

yılın en iyi giriş yapan elemanı ödülü yanlış anlamayı seven fesat insanların kalbine inen bir hançer gibi olacaktır. bu lafım sana deko'can.

çıkış yapanlara ödül vermeyi bir borç bilen organizasyonumuz çaylak sezonunda euroleague'de fark yaratan oyuncuları da es geçmeyecekti elbette. işte bu 2. ödülümüzde de sizlerle tekrar birlikteyiz.

orta okul sıralarında edebiyat türevi derslerde sözlü yerine geçen kompozisyon yazılarında en çok zorlandığım husus giriş bölümünü yazmaktı. sonraları bu alışkanlık haline geldi ve ben hep düşük not aldım. bu saçma giriş bölümü de bunun bir tezahürü. neyse şu an içinde bulunduğum okulu bitirememe buhranını da bu olaya bağlamadan asıl mevzuya geçeyim.

öncelikle listeye gelmeden bir parantez açmak lazım. euroelaague'de ilk sezonunu yaşayan oyuncular arasında çaylak ncaa oyuncularını pek göremeyiz. bunun en büyük sebebi euroleague kulüplerinin avrupa tecrübesi olmayan abd'li oyuncuları bir risk olarak görmesidir. düşük bütçeli alman, fransız takımları dışında da euroleague bileti olan takımların bunu yapmadığını söylemek yanlış olmaz.




fakat bu sezon bütçesini düşüren ve daha mütevazi bir kadroyla yola çıkmayı planlayan olympiacos'da ivkovic böyle bir riski aldı. yeni mezun 2 ncaa oyuncusu ve yeni palazlanan 2 yunan genciyle yola çıktılar. bunların yanında yine ncaa çıkışlı 1.96'lık pivot kyle hines.

ivkovic oyun planları ve sistem konusunda çok katı bir coachtur. milli takımda parlattığı keselj'i olympiacos'ta oynatmaması da bunu gösteriyor. orada farklı bir yapıda farklı oyuncularla çok süre alan keselj oylmpiacos'da benche bile oturamayabiliyor bazen. bu açıdan ya tutarsa açısından yapılan matt howard ve kalin lucas transferleri ve bu oyuncuların gerisin geri gitmeleri çok fazla süpriz olmadı. çünkü katı bir sistem coachu olan ivkovic damdan düşmüş ncaa oyuncularını çekmez. avrupa basketbolunu bilmeyen bu oyuncularda ivkovic ne istiyor bilemez. ama ilginç olan şu. bu oyuncular avrupada ilk sezonlarını olympiacos'da değil de almanya, fransa, italya veya tbl'de bir orta sıra takımında geçirmiş olsalardı ivkovic gerçekten turnayı gözünden vurmuş olurdu. hatta belki bu oyuncular oly'e bile kalmayabilirdi. işte kyle hines bu yüzden hala takımda ve kalin lucas banvit'te.

neyse konumuz olan kyle hines'a geçelim. 1.96 boyunda pivot olmaz diyenlere saygı duyarak yine de bu adamın yaptıklarını es geçemiyorum. 2.17 kulaç uzunluğuyla ortayı karartma konusunda uzman bir abimiz. çok net orta mesafe şutu olmasa da yüzü dönükken hucumda yapabilecekleri uçsuz bucaksız derya deniz deyimiyle ifade edilebilir.

bu sezon maç içinde birçok kez gösterdiği guard performansı da atlanamaz. tam sahayı bir guard gibi geçip bitirdiği fast breakler, atletik özelliklerini yansıtıyor. zaten bu kadar kısa boyuna rağmen elde ettiği ribaund ve blok rakamları da bunu gösteriyor. neyse helal olsun kendisine.

kyle hines ve çaylak ncaa oyuncuları, düşük bütçeli olympiacos'dan sonra ödül sahiplerine geçebiliriz.


5) adrien moerman




kendisi hakkında birkaç kelam etmek lazım. bu sene nancy'nin farklı euroleague serüveninde nicolas batum ve akin agingbala'yla beraber takımı sırtlayan oyuncuydu. genç yaşına rağmen kendini kanıtlamayı da başardı.

4-5 numaralı pozisyon için biraz kısa kaldığı düşünülebilir ama buna rağmen çok iyi bir ribaund potansiyeline sahip. hucumda artık elzem hale gelen 4 numaraların üçlük kullanabilme yeteneğine fazlasıyla sahip ve bunu belli bir standartla kullanabiliyor. gelecek yıllar adına iyi bir jenerasyona sahip olan fransa'nın en önemli yeteneklerinden biri.

moerman'ı top16'da izlemeyemediğimiz için biraz tuzsuz bir isim gelebilir ama can sağlığı artık seneye izleriz.

4) furkan aldemir




ilk defa euroleague seviyesinde elde ettiği şansı iyi kullandı. zaza dönemi hariç sezonun tamamında 20 dk civarı süre alarak üzerine yüklenen ciddi sorumluluğu kaldırabildi. zaman zaman daha iyisini yapabilecekken özellikle basket+faul aldırma konusunda eksiklikleri olsa da 4 numara fiziğine sıkıştırılmış bir 5 numara için gayet yeterli bir sezon geçerdi.

fakat bu sene onun sadece euroleague'e geçiş değil kendi oyununa bir şeyler eklemesi de gerekiyordu. en basitinden yazın 20 yaş altı turnuvalarda sahip olduğunu gösterdiği orta mesafe şutu. mahmuti sisteminde 5 numaraların çok fazla post-up oynaması beklenmez ama kullanabileceği orta mesafe şutu içeri devrilmeden de tehlikeli bir hucum silahına çevirir onu.

furkan'ın buralara gelmesinin en büyük nedenlerinden biri olan ribaund sezgisi ise bir mirsad seviyesinde olmasa da ona bu piyasadan ekmek yemeğe devam ettirecek kadar büyük bir cevher. bunları iyi kullanıp euroleague seviyesinde içeriyi parçalayacak bir uzunumuz olacaktır diye umuyorum. hey furkan burayı okuyorsan el > nba boşver sen oraları. oralar sana göre değil.

3) yogev ohayon




sezona papaloukas, jordan farmar, bir türlü gelemeyen omri caspi gibi guardların yanında başlayan sonraları lokavtın bitmesiyle keith langford ve demond mallet eklemeleri gören maccabi'nin son pao serisinde eline baktığı oyuncuydu ohayon. geçen yılı orta sıra bir israil takımında geçirip sonrasında euroleague play off'larında yıldızlaşan bir oyuncuya dönüşmesi david blatt'ın ona güvenmesinin ne kadar doğru bir karar olduğunu gösteriyor. ama bu karar dahi papaloukas'ın süre alamamasına ve maccabi'nin sezon boyunca guard rotasyonunda sadece ohayon'un eline bakması hatasını affettirmez. bayağı bir paradoks yarattık 1 cümlede ama olsun.

ohayon geçen yıl obradovic'in nick calathes'ten aldığı verimin bir benzerini verdi aslında bu sene play off'larda. belki saf bir point guard olarak birçok eksiği mevcut hatta yetersiz diyebiliriz ama rus milli takımında alexey shved'in rolünü resmen ona yükledi blatt. ikinci bir guard olarak muazzam bir oyuncu. hızlı, delici, skor yapabiliyor, savunmada sağlam kalıyor ve en önemlisi rakibin hiçbir zaman birincil savunma oyuncu olmadan parkede kalabiliyor. ne kadar sayı atarsa atsın başka bir hucumda yine bir boşluk yaratabiliyor.

2) donatas motiejunas




russell crowe'ın avrupa kariyeri pek fazla olmayacak yeğeni. zaten draft da edildi. muhtemelen ya bu sene ya da seneye nba yolcusu bu arkadaşımız. hatta onu bu sene ortasında anadolu efes'te izleme şansımız da olacaktı ama son anda yattı bu transfer.

özel bir oyuncu. 2.13 boyuyla bloklanması imkansıza yakın bir dış şutu var ve bu şutu da bir nowitzki edasıyla muazzam kullanabiliyor. oyunun sadece bu yönünü mü kullanmak istiyor pek bilinmez ama aslında kumaşı bundan çok daha fazlasını yaratabilir kendisine. yazın litvanya kadrosundan furkan'ın yediği gibi bir kesik yedi ve bence bayağı hatalı bir karar vererek prokom'a gitti ve böylece belki de yaratabileceği etkiden çok daha azında kaldı.

1) jaycee carroll



geçen yıl gran canaria'yla ortalığı kasıp kavururken real madrid onu havada kaptı. ne kadar doğru bir iş yaptıkları da gösterdiği performansla ortaya çıkıyor. gelir gelmez takımın skor yükünü sırtlandı. 5-6 saniyelik hucum setlerini kusursuz oynayabilmesi, güvenilir şutu ki euroleague'in en yüzdeli dış oyuncusudur. bir zamanlar tau'da rakocevic'in üstlendiği role benzer bir oyun stiliyle hem acb'de hem de el'de r.madrid'in en büyük kozu oluverdi.

bol bol transition hucum setleri oynayan r.madrid'in bu konuda en kıymetli oyuncuyu yanı başında bulması da onlar adına büyük bir şans tabii ki.


..........................................................


liste aslında çok daha uzayabilir. josh shipp, krunoslav simon, marcus slaughter, kyle singler, tibor pleiss gibi euroleague'de ilk sezonlarında ciddi işler yapan oyuncular var. k. simon'u daha önce euroleague oynadığını sanarak bu listeye almadım ama yanılmışım. ona da sevdiğimiz her oyuncuya verdiğimiz gibi bir juri özel ödülü gönderdik umarım eline ulaşır. ulaşmazsa da canımız sağolsun.

listeye giremeyen diğer bir özel oyuncu ise marcus slaughter. eski karşıyakalı ahmet kandemir patentli eski dost ilk defa sahne aldığı euroleague'de enfes bir sezon geçirdi. cska maçı hariç verimlilik alanında 14 puanın altına düştüğü maç yok. aslında son iki sezondur slaughter bu şekilde. geçtiğimiz yıl valladolid'de başlayan yükselişi bu sene brose basket'le devam etti ve büyük bir ihtimalle de seneye onu r.madrid'de izleyeceğiz.

euroleague organizasyonu özellikle son yıllarda hep sayı krallarına, yılın en iyilerine odaklanmaya çalışıyor tıpkı nba'de olduğu gibi. ama buranın ayrı bir tadı ve dokusu var. burada bir etiket var euroleague oyuncusu olmak. o sertliğe, o olgunluğa ulaşmak. burada oyunun tek bir alanında iyi olmak yetmiyor. öyle olsa drew nicholas'ın ligde sayı kralı olduğu zaman gördüğü saygı pao'da rol oyuncusu olarak saygıdan kat ve kat fazla olurdu. burası farklı bir yer ve burada kimi zaman 10 dakikalık rol oyuncusu olmak bile paha biçilemez, ikame edilemez bir değer olabiliyor.

bu yüzden kimilerine saçma gelecek olan bu gerçekten saçma yılın en'lerini yapıyoruz. bunun aynılarının eurocup'ı da var daha. hatta tbl'si. euroleague bitsin onlara da el atarız umarım. tabii deko yatmaktan tırabıl msn'de yazışmaktan fırsat bulursa. sağlıcakla kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder